8 Haziran 2010 Salı

pamela courson :)


bi Islaklık...
elimde.
ayılmadan, göz yaşı zannediyorum.aldırış etmeden bi sonraki uykumu çekiyorum...

bi leke...
elimde.
şokla kan beynime sıçrıyor...
bu Kırmızı!
uykuda nasıl can almış olabilirim ki?..
tenime bakıyorum, hissiyatımı kontrol edip bi sızı arıyorum bedenimde...
Yok...
bu kırmızı benim değil...
farkındalığım azalıyor ve bu kez istem dışı bi uykuya dalıyorum diş gıcırtılarıyla...


kayıplarım artıyor.kiçleşmiş tüm olasılıkları denedim ama ölüm benim emrim değildi...
tanrı kirlendi; onu bakire gibi hissetmek benim eksiğim olamazdı.
inancım kopmamaya inat ederek inceldi ve zaman, panzehiri olmaktan çıkalı çok oldu...en sinsi maddem haline gelip, güven gibi hiç farkettirmedi, aşk gibi hiç yaşanmadı ve ölüm gibi olması gereken yerde gelmedi...

yanılgılarım artıyor...'İnanmıştım!' gibi kelimelerin atmosferini yaşıyamıyorum bile artık...sonsuzdan dönen hiç bi şeye tahamülüm kalmadı.utanmadan söylerim ki bu bencillikten.bundan sonra denen bir tek 'hoşçakal'ın kendi sonsuzuma son vereceğinden eminim...

Alışarak yaşamamalıydım...

uzamayan Saçlarımdaki beyazlar..
titrek Ellerim...
düzensiz ve anlık yaşıyan Kalbim...
yaşlanmak böyle olmamalıydı...

şimdiden alnımda oluşan kırışıklık bi Bedel olmamalıydı.


bu kadar Sabır ve Güç...
toprağa oturmuş bi orman gibi yaşıyan Kadın ben olmamalıydım...


İskender' e..

bende hoş katliamlarda içtim o hayvanları bir bir..
göğe, okyanuslara, ve ihanetlere hep Söz verdiklerini bilirdim...
ben buradaydım, bu Çöküntüde...
Ağladım.
ve bu gövdeyle kanıtladım yüzeydekilere Kırmızıyı ve Gözyaşlarımı...
ne Bağışladım ne de Ölebildim...
ölürken, Utanın! diye bağıracağım herkezi toprağa verip,
utanmadan Ağladım ben....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.